22 Şubat 2008

GERÇEK BİR ÖYKÜ I

Bu postumda ilk bölümü var. Yazım bayağı uzun olduğu için iki bölümde yazmak durumunda kaldım. Merakla beklediğinizi biliyorum. İşte ilk bölüm aşağıda. İyi okumalar...

"Yıl 1971.Mayıs ayı. Doğar bir kız çocuğu. Her çocuk gibi vardır ana babası. Görünürde iyi anlaşırlar. Yoktur bir sorunları. Ama günler günleri kovalar sorunlar başlar iki çift arasında. Herkes kendine göre haklıdır. Ama bir el hiçbir zaman şaklamaz. Yani bir işe yarayıp ses çıkartamaz. Adam sorunlarını dışarıda çözmeye çalışır. Kendine göre sorunları vardır. Çözmeye içki şişelerinin yardımcı olacağını sanır. Sağlar çözümde. Çözümsüzlüğün çözümünü. Ev tatsızdır. Şeker katsa şekersiz, tuz katsa yinede tuzsuzdur ev. Dizelerde dediği gibi;

Buzdan evimiz
Tuzdan ekmeğimiz
Şekerden aşkımız vardı
Ve
Bir gün
Yağmur yağdı.

Doğru işte. Yağmur yağmıştı yuvalarına. İki tarafta karşı tarafı suçlamıştı ve aradıklarını bulamamışlardı birbirlerinde. Her kadın gibi evliliği kurtarmaya çalıştı başlarda kadın. Ama adam bulmuştu başkasında sevgiyi. Yada bulduğunu sandı. Fazla dayanmadı bu yuva, bu çatırtıya. Doğan kız çocuğunu mu sordunuz? O bir şeyin farkında değildi aslında. Yada öyle görünmeye çalışıyordu. Anne babası yan yana geldiğinde, onları kucaklamaya çalışıyordu her beraber çektirdikleri fotoğrafta. Sanki kurtarmaya çalışıyordu çatırdayan yuvayı, çocuk aklı işte.

Günler günleri kovaladı. İlkokul çağına geldi kız çocuğu. Yuva dağılmış, herkes kendi yoluna gitmeye başlamıştı. Adam başkasında bulmuştu mutluluğu. Evlenmişti sevgiyi bulduğunu sandığı kadınla, kendince bulmuştu. Yani kendi yolunu kendince kurmuş, hayatına devam etmeye başlamıştı. Boşanmış olduğu kadın evinin tüm sorumluluklarını yerine getirme gayreti içinde hayat mücadelesine girişmişti. Hayat çok zor ve bir o kadar acımasızdı maalesef.

Kız çocuğu olanlara bir türlü anlam verememişti. Bir gün okul çıkışı pastaneye giderken bir arkadaşını görmüştü. Kız babasıyla beraber pastanenin yolunu tutmuştu. Düşündü bir an. Neden? Der kendi içinde. Neden bende böyle bir durum yaşayamıyorum? Benim babam neden yanımda değil. Çok üzülür. Çünkü O’nu arayıp soran bir babası yoktur. Annesi olayları anlatmıştır. Başlarda etkilenmemiştir kız, arayıp soranda yoktur ama O’nu. Ne yapmıştır ki babasına, nasıl bir hata işlemiştir ki, babası O’nu arayıp sormamıştır?

Yıllar yılları kovalar. Kız 18 yaşını doldurunca arayıp bulur babasını. Sormak istemektedir O’na yıllarca aranıp sorulmamasının nedenini. Telefonla görüşür. Aldığı çok basit cevaplar vardır. Bulamadım. Şimdi evlidir ve iki evlat sahibidir. Kendi hayatı düzenlidir ve bozmak istememektedir.

Kız, yıllar geçtikçe babasına karşı hiçbir şey hissetmemeye başlar. Çünkü; her neden diye sorduğunda, cevapsız kalan onlarca soru arasında boğulmaktadır. Annesine sorduğunda ise; aldığı cevap her zaman “O senin babandır. Asla nefret etmemelisin. Ağaç kovuğundan çıkmadın. Ben senin ne kadar annensem, O da senin babandır, atandır”


Evet sizlere iyi hafta sonları. Yazım hatalarım içim şimdiden özür dilerim.

8 yorum:

Hulya dedi ki...

yazinin ilk bolumunu bulamadim?nerdedir?asagidaki resimdeki kim,ne zaman aciklancak baldan tatli bunlar:)?

CeRoXiMo dedi ki...

Hikayedeki sensin ve resimdeki de kardeşin diyeceğim ama benzerlik arıyorum halen, yada kafamda öyküyü tamamlamaya çalışıyorum. Offf pembe dizi senaryosu gibi oldu yahu, bölüm bölüm:) Merakla bekliyorum:)

Mutluveumutlu dedi ki...

Kardeşin sanırım...Anneminde buna benzer bir hikayesi var, o nedenle tanıdık geldi biraz ve kardeşin olduğunu düşündüm...

Açalya dedi ki...

Ben bu oykuyu bilsem de ayrintisiyla ilk defa burdan okuyorum, sonunu ben de merak ettim, ozellikle asagidaki resimdeki kizi...

Adsız dedi ki...

sanırım kızkardesın:)

Adsız dedi ki...

Buldum resimdeki üvey kardeş...:)))
ama söyleyin artık çatladık valla...:)))

PERİLİ KÖŞK dedi ki...

umarım mutlu sonlu bir hikayedir bu...
ruh halim kötü sonları kaldıracak durumda değil:(

BALDAN TATLI dedi ki...

Sevgili Hülyalar; öncelikle bloğuma hoşgeldin. Bu hikayenin ilk bölümü. İkincisi çok kısa sürede yayınlanacak.

Sevgili Ceren; aynı dediğin gibi. Pembe dizi gibi.

Sevgili mutlu ve umutlu tahminleri alıyorum, çok az kaldı.

Sevgili Açalya; aile eşrafı bu kadar ayrıntıyı bilmiyor hayatım.

Sevgili Azimli; tahminler doğru yönde.

Sevgili Ayça; merak etme çok az kaldı.

Sevgili Perili Köşküm; hiç merak etme çok mutlu hemde sonu..